Mar 6, 2012

Bol Acılı Bir Gezi: “Bigbang Adıyaman’da”



Herkese merhaba! Bigbang'in eğlenceli ve bir o kadar da çekişmeli Türkiye macerasını sırasıyla Mydestiny, Selocan ve Nomuyeppuda’nın bloglarından takip edebilirsiniz. Bu yazıda ise Bigbang – Türkiye gezisinin dördüncü ayağı Adıyaman’ı okuyacaksınız. Öncelikle söylemeliyim; hala acıyan sağ bileğim bu yazının hiç de kolay olmayacağının sinyallerini veriyor.



Sabah herkes uyandığında yaşanan manzarayı Seda’nın kaleminden dinlemiştik. Peki o gece ne olmuştu da üyelerin her biri aramıza sokulmuşlardı?


Aslında bir süreye kadar her şey normaldi. Yatmadan yenen pişmaniyenin ardından üyeler ve Can uyumak için odalarına çekilmişti. Biz Mine’nin zoruyla sıkış tıkış yerde yatıyorduk. Birazdan olacakları düşününce “Mine haklıydı” demekten kendimi alamıyorum. Tam uyumaya hazırlanıyordum ki mutfaktan tıkırtılar duydum. Kalksam başmuhafız Mine beni görecek ama kalkmasam da merakımdan çatlayacaktım. Yukarıdan kimsenin indiğini görmemiştim. Artık daha fazla dayanamıyordum. Biraz bekledikten sonra usulca bir Kim Joo Won (Secret Garden) sürünüşüyle yerden mutfağa ulaştım. OMO! Bahar önünde koca bir kazan, bir şeyler karıştıyordu. Yanında da gözleri mutlulukla parlayan Berna vardı ve beni görünce yüzü bembeyaz kesildi. Tam çığlığı basacakken kendimi tuttum.


Dicle: “Ne oluyor burada kızlar bu kaynayan da nedir?”


Bahar: “Bir iksir hazırlıyorum. Berna’yla bir planımız var.”


Dicle: “Peki diğerlerinin bu plandan haberi var mı?”


Berna: “Aslında bu sadece ikimiz arasındaydı. Sonradan şey duydu bir de...”


Dicle: “Kim d...”


dememle Özge’yle Selin’in beni arkadan yakalaması bir oldu. Şimdi herkes suçluluk duygusunun verdiği gerginlikle birbirine bakıyordu. Plan şuydu: Bahar’ın yaptığı bayıltma iksiriyle birkaç mendil ıslatılacak ve geri kalan kızlar uyutulacaktı! Bu gerçekten çok acımasız olacak diye mırıldanırken Selin sözümü kesti: “Masumca bir istek sadece, yanlarına çıkıp uyurken onları izleyeceğiz. Sen de biliyorsun Dicle uyurken her zamankinden daha tatlı oluyorlar.” Ne olursa olsun başımız belada diye düşünüyordum. O sırada Özge’nin bana attığı çimdikle kendime geldim. Böyle bir fırsat ancak 29 Şubat gibi 4 yılda bir gelirdi. Hemen iksiri mendillere paylaştırdık. Yerde her şeyden habersiz uykuya dalmış Yuki, Seda, Mine, Nazlı ve Elif’in yüzüne hafifçe götürdüğümüz mendil çabucak işe yarıyordu. Plan tıkır tıkır işledi. Birisi dışında tabii. Annesine söylediği yalan yüzünden bir türlü uyuyamayan Gökçen cin gibi bana bakıyordu. Hemen onu da yanımıza aldık ve merdivenleri bir bir tırmanmaya başladık.


Bahar'ın yardımıyla kazanımızı kaynaturken


Umarım doğru odaya giriyoruz diyen Özge rastgele bir kapıyı araladı ve BİNGO! Masmavi saçları pencereden süzülen ay ışığıyla daha da belirginleşmiş T.O.P mışıl mışıl uyuyordu. O sırada Özge ve Berna’yı nasıl zapt ettik bilmiyorum. Gerçekten rüya gibi bir görüntüydü. Karşıki yatakta kim yatıyor diye bakmaya yeltendik fakat saçımızı çeken bir şey olduğunu fark ettik. Can’ın ta kendisiydi. Öyleyse henüz göremediğimiz yatakta yatan Tae’den başkası değildi. Biz iksir hazırlayıp milleti bayıltalım, o da o sırada boş durmamış. Gece boyunca T.O.P ve Tae’ye pis yedili oynamayı öğretmiş. Hatta bir ara Tae: “Bu oyunun adı Dirty Se7en olsun, Se7en hyung ile dalga geçeriz” fikrini bile öne sürmüş. Bize ayak üstü bunlarla övündü ama can alıcı soruyu daha sormamıştı. O sırada benim aklıma diğer odaya bakmak geldi ve hemen hamle yaptım. Ancak kapıyı açtığımda pencerenin açık, pervazdan da uzun beyaz bir çarşafın sarktığını gördüm. Yataklar da boştu. Seungri, GD ve Dae ortada yoklardı. Hemen panikle bizimkileri çağırdım. Sessizce dışarı çıktık ve onları aramaya koyulduk.



Nerede olabilirler diye düşünürken Can bizi uyardı: “Aslında en yakın pişmaniyeciye gitsek iyi olur. Ri sürekli GD’ye mızmızlanıp pişmaniye almaya gitmekten bahsediyordu.” Hepimizin kafasında aynı ampülün yandığını bizzat gözlerimle gördüm. Evin hemen yakınındaki KAR PİŞMANİYE! Olay yerine gittiğimizde Seungri’nin bembeyaz sakalları vardı. Tabii ki pişmaniye yemekten bir hal olmuş ağzına, yüzüne bulaştırmıştı. Daesung hüplettiği saray helvalarına kendisini öylesine kaptırmıştı ki ne geldiğimizi anladı ne de Gökçen’in heyecandan yaprak gibi titrediğini fark etti. GD bizi görünce yüzü kocaman bir gülümsemeyle aydınlandı. “İyi ki geldiniz çocuklar, ben de bunları ne yapsam diye düşünüyordum. Kendilerini kaybettiler pişmaniyeyle. Tam 1 saattir yiyorlar, durduramıyorum. Peki siz neden buradasınız?” diye sorduğunda tabii ki hiçbirimiz hain planımızdan bahsedemedik. GD ve Seungri arasında yaşanan birkaç tatlı atışmanın ardından eve dönmeye karar verdik. T.O.P, Tae ve geri kalanımız evde bütün bunlardan habersiz uyuyorlardı. Can yürüyüş sırasında fırsattan istifade Seungri’nin pişmaniyeye bulanmış fotoğraflarını Twitter’da paylaştı.



Eve vardığımızda T.O.P ve Tae bizi kapıda bekliyorlardı. İkisi de sinirliydi ama endişelenecek bir durum olmadığını Özge ve Berna anlatmaya koyuldular. Özge’nin aceleyle T.O.P’nin koluna girişini ve Berna’nın Tae’nin saçına dokunmak istemesini asla unutamayacağım. Neyse ki GD ve Dae durumu üstelemediler. Hep beraber içeri girdik. Aslında herkes bir elini yüzünü yıkama ritüelinden sonra yatacaktı. Ne de olsa sabah erkenden uçağımız vardı ve Sabiha Gökçen’e yetişmeliydik. Önce nezaketen üyelerin girmesini bekledik. Başta o katta uyuyanlar olduğu için ses olacağından çekinseler de sonra onların daha uyanmayacaklarına hepsini ikna ettik. Yalnız ters giden bir şeyler vardı. Lavabodan çıkan kapının önünde düşüp bayılıyordu! Birisine şaşırmamız geçmemişken arkasından banyoya giren mutlaka çıktığında yere yığılıyordu. Olanlara bir anlam veremesek de Bahar’ın uyarısıyla durum açıklığa kavuştu. Kazandan yere taşan iksiri yüz havlusuyla kurulayan Bahar o havluyu Seungri’nin havlu bekleyen GD’ye götüreceğini asla düşünemezdi. Kapının eşiğinde üst üste istiflenmiş üyeler ve Can adeta bir dağı andırıyordu. Hemen onları salonda yattığımız yere taşıdık. Çünkü hiçbirimizin gücü onları merdivenlerden çıkartmaya yetmezdi.



Bu konuda biraz işgüzarlık yapmış olabiliriz. Ama baygın çinguları yerinden kıpırdatmak asla mümkün olmuyordu. O yüzden Selin’le GD’yi yanımıza aldık. Tamamen şefkat dolu duygularla... :D Özge biraz torpil istedi ve Seungri’yle T.O.P’nin ortasına kıvrıldı. Dae’nin baygınken dahi yüzündeki gülümseme kaybolmamıştı. Bunu en iyi onu yanında uzanmış sessizce izleyen Gökçen bilir. Bahar yanında uzanan şahısa bakarak “Ah Tae uyumasaydın sana yeni hazırladığım iksiri denetecektim, saçları döküp güzelce çıkarıyor” derken Berna bir hışımla Özge-Ri-T.O.P üçgenine yakın bir yere kıvrıldı. Can’ı resmen planımıza kurban etmiştik. O yüzden şimdiden ona hazırlayacağımız kahvaltıyı düşünüyorduk. Karnını güzelce doyurup onu mutlu etmezsek başımıza gelecek vardı. Plan geç de olsa işlemişti. Uykumuz gelene kadar onları izledik.



Sonrası malum sabah olmuştu. Seda’nın çığlığıyla uyandık. Aslında uykuya dalalı daha 2 saat bile olmamıştı. Ama yine ters giden bir şeyler vardı. Kendimizi yorganların içine dürüm olmuş vaziyette bulduk. Hiçbir yere kıpırdayamıyorduk. Sanırım Seda, Yuki, Nazlı, Elif ve Mine bize bu cezayı layık görmüştü. Karnımız çok acıktığı halde kahvaltı sofrasından gelen mis gibi kokulara dürüldüğümüz yorganların içinden eşlik ediyorduk. Sanırım “VIP intikam 5’lisi” yorganın bir kenarını da dikmeyi ihmal etmemişti. Yükselen kahkahalar, espriler hepsini kaçırıyorduk. Üstüne üstlük bir de Bigbang – Gara Gara Go parodisi yapılmıştı bu 5li tarafından. Ne kadar eğlendiklerini tahmin bile edemezdik. Havaalanına doğru yola çıktığımızda Can’ın gösterdiği videolar & fotoğraflar her şeyi anlatıyordu. Seda (GD) olmuştu ve GD ona nasıl dans ettiğini öğretiyordu. Seungri işini ciddiye alan koreograf edasıyla kızların yerlerini ayarlıyordu. Elif halinden pek bir memnundu. Tae Nazlı’ya sololarını söyletmeye çalışıyordu. T.O.P ise Yuki’ye rap kısımlarını öğretiyordu. Mine arada bir yanımıza gelip bizimle dalga geçtikten sonra GD ile Seda’nın yakınlaşmasını önlemek için Cafe’yi söylemeye başlıyordu. Dae’nin gizlice makas aramaya çıktığını duyunca Can videoyu kesmiş. Ne de olsa o bir melekti ve bu olanlara asla izin veremezdi :P


Havaalanına vardığımızda sabah yaşananlar yüzümüzden okunuyordu. Karnımız da epey açıkmıştı. Neyse ki Berna’nın gece hepimizden sakladığı nefis kekleri vardı. Çantasından çıkarıp hemen bize paylaştırdı. Mine’nin intikamı gerçekten acı olmuştu. Çingular geceyi güzel geçirenler ve sabahı güzel geçirenler olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Ancak uzun süren uçak yolcuğu, beraber söylenen şarkılar aradaki tüm buzları eritti.


Nihayet Adıyaman’a varmıştık. Yolculuk hepimizi perişan etmişti. Sanırım buna sebep biletleri yanlışlıkla aktarmalı almış olmamdı. Üstüne bir de şehrin 21 km dışındaki havaalanı eklenince daha yolcuğun başından herkesi mutsuz ettiğimi fark ettim. “Neyse, kendimi yemeklerle affettiririm.” diye düşünüyordum. Gitmeden önce halamı arayıp Sümer Meydanı’ndaki lüks bir otele indirim yaptırtmıştım. Ne de olsa Adıyaman küçük ve samimi bir yerdi. Akraba torpili de her yerde işe yarar düşüncesiyle maliyeti azalttım. Belki Bigbang klip için güzel ama maliyeti az bir yer bulduğuna sevinebilirdi. Otele vardığımızda herkes eşyalarını alıp odalarına çekildi. Akşam yemeğine kadar dinlenecek daha sonra gece geç vakitte yolculuğun ilk durağı olan Nemrut Dağı için yola çıkacaktık.


Yemek vakti geldiğinde herkes yorgunluğunu atmış giyinmiş, süslenmişti. Ancak kimsenin yapacağım sürprizden haberi yoktu . Yemek salonuna geldiklerinde otel sahibi bizimle bizzat ilgilendi. Bana hafif bir kaş-göz yaparak “Ekip geldi, istediğiniz zaman başlayabiliriz” dedi. Bizim için ayrılan masaya gittiğimizde elimi havaya kaldırdım. Adıyaman’dayız ve sıra gecesi olmayacak mı dediğinizi duyar gibiyim. Elbette olacaktı. Saz ekibi içeri girdi ve eğlence başladı. Ancak sürpriz bundan ibaret değildi. Hemen kenarında sıra gecelerinin olmazsa olmazı yani bu akşamın mönüsü “Çiğ köfte” vardı. Otelin baş aşçısı yoğurma işlemine başlamıştı. Üyelerin şaşkınlıkları yüzlerinden okunuyordu. Hemen sıra gecesi hakkında bilmeleri gerekenleri anlattım. GD çoktan el çırparak eşlik etmeye başlamıştı. Twinkle Girls de hep bir ağızdan:


Nemrudun kızı yandırdı bizi
Çarptı sillesini felek misali
Sil yazımızı kurtar bizi
Çarptı sillesini felek misali
Mevlam gör bizi


Nemrut türküsünü söylüyordu. Ortam gerçekten güzeldi. Salona gelen koliler neşemize neşe katacaktı. Çünkü kolilerin içi puşi ve şalvar ikilisiyle doluydu. Bize de onları birbirimize giydirip tadını çıkarmak kalıyordu. Özellikle şalvarı görünce çığlık atan GD’nin mutluluğu paha biçilemezdi. Ne de olsa bu işleri en çok o severdi Love Song klibindeki pantolonu yüzünden bu işe heveslenmiştim. Ama sadece o değil gerek çingular gerekse grup üyeleri bu işten memnun kalmıştı.

Dae, Gökçen, GD ve Selin bir olmuşlar, şalvarlı Love Song parodisi yapıyorlardı. Tae, Can ve Nazlı’yla iddiaya girmişti. Kim en çok acıyı yerse sırtta taşınacaktı. Seda Gürkan’ın kıskançlık mesajlarıyla boğuşuyordu. Tam onun yanına gidip teselli edecektim ki geç de olsa Özge, Yuki, Berna ve Selin’in ortadan kaybolduğunu fark ettim. Hemen Mine’ye işaret ettim. Elif ve Bahar’ı yanımıza aldık ve onları aramaya koyulduk. Otel sahibi onları en son mutfağa giderken görmüş. Eyvah! Yine mi bir iksir vakası diyecektim ki Bahar’ın bizimle olduğunu fark edip derin bir oh çektim. Mutfağa girdiğimizde kızlar arkalarında bir şey saklıyorlardı. Hemen atıldık ve ufak bir çekiştirmeden sonra T.O.P ve Seungri’yi gördük. Ama nasıl görmek. Bu ikisi Healing Camp’ten sonra aşçılığı o kadar alışmışlar ki bize çiğ köfte yapmak için kızları da alıp mutfağa kaçmışlar. Sonra burada onlara çiğ köftenin sandıkları kadar kolay yapılacak bir yemek olmadığını açıkladım. Beni anlayışla karşıladılar ve eğlenceye geri döndük.

Hızlarını alamayan çılgın ikili çiğ köfteyi yoğuran adamı da zor durumda bırakarak müziğe kendilerini kaptırdılar. En çok da giydikleri üniformalar bizi kırdı, geçti. Kim bilir belki bir gün restorant açarlardı. Güney Kore’de Adıyaman sofrası görmek en çok beni gururlandırırdı. Löp löp yenilen çiğ köftelerden sonra herkes yolculuğa hazırlanmak ve biraz dinlenebilmek için odasına çekildi.

Lobide buluştuğumuzda saat 2’ye geliyordu. Birbirimizin kıyafetlerini incelemekten neredeyse otobüsü kaçırıyorduk. Neden derseniz, YG bu soğuk havalarda bizi de düşünmeyi ihmal etmemiş. Northface sponsorluğundaki pahalı dağ kıyafetlerinden koli koli göndermişti. İşte artık her şeyiyle Nemrut’a hazırdık!

2 saate yakın süren yolculuktan sonra Nemrut’un yaya olarak gidilecek kısmına varabildik. Acele edersek güneşin doğuşuna yetişecektik. Zaten buraya bu saatte geliş amacımız da buydu. Mis gibi dağ havasını içine çeken herkes tepeden görünecek manzarayı hayal ediyordu. Rehberlik görevimin aşkıyla 2003 yılında ünlü piyanist Tuluyhan Uğurlu’nun zirvenin manzarası eşliğinde burada bir konser verdiğinden bahsettim. Hepimiz aynı Tae’ye baktık. Kendisi de “keşke” diyen bakışlarıyla karşılık verdi. Gerçekten bu çok güzel olurdu. Herkesin kafasındaki hayaller Tae’nin resitaldeki müzikal ziyafetiyle alakalıyken aramızdan biri farklı şeyler düşünüyordu. Nazlı kendisini o piyanonun üstünde oturmuş ona eşlik ettiğini hayal ediyordu. Daha sonra Can’ın “Abartma çingu, ne düşündüğünü tahmin edebiliyorum” uyarısıyla kendine geldi. Hepimiz gülüştük. Nazlı ve Tae çok utanmıştı.


Tüm bu düşünceler içerisinde zirveye varmak üzereydik. Ben Nemrut Dağı hakkında birkaç bilgi vermenin yerinde olduğunu düşünerek sessizliği bozdum:


Nemrut Dağı, 2.150 metre yüksekliğinde bir dağdır.

Komagene kral Antiochus Techus MÖ 62 yılında bu dağın tepesine, pekçok Yunan ve Pers tanrısının heykelinin yanı sıra kendi mezar-tapınağını da yaptırmıştır. Mezarda, bir kartalın başı gibi, tanrıların taş oymaları bulunur. Heykellerin diziliş şekli hiyoretasyon olarak bilinir.

Nemrut Dağı 1987'de UNESCO tarafından "Dünya mirası alanı" ilan edilmiştir ve dünyanın sekiz harikasından biridir.


“Sekizinci harikası mı?” bu şekilde haykıran T.O.P, sekizincinin ben olduğumu düşünüyordum? Esprisiyle bizi kırdı, geçirdi. Daha sonra ısrarla espri yapmadığını son derece ciddi olduğunu söylese de Yuki ve Özge onun ağzını kapayarak daha ileri gitmesini engellediler. Berna ise onun son derece haklı olduğu konusunda hem fikirdi. Onun ağzını kapamak da Can’a kalmıştı. Güneşin doğuşu hakkındaki tahminlerimiz ve birkaçımızın geri sayımı sürdüğü sırada özellikle ben, Mine ve Selocan’ın dumura uğramasına neden olan bir olay gerçekleşti. Seda kaşla göz arasında çantasına yüklediği kemanını ortaya çıkardı. Nedeninin Tuluyhan Uğurlu olduğunu hemen anladık. Tabii ki GD’ye serenat kısmını kaçıramazdı. O kemanının tellerine dokunurken Mine, Selocan ve ben kahrımızdan ağlıyorduk... Şarkıdan mı, yoksa GD’nin mest oluşundan mı orasını artık siz düşünün :P

Zirveye vardığımızda güneşin doğmasına birkaç dakika kalmıştı. Herkes doğuyu önüne alarak heykellerin arasına dizildi. Ancak Dae’nin arkaya doğru yürüdüğünü fark ettim. Ne olduğunu merak ettiğim için hemen arkasına takıldım. İyi ki de gitmişim. Mevsim kış olduğu için her yer kar ve buzdu. Bir anlık dikkatsizlikle ayağı kayan Dae yuvarlanmaya başladı. O an ne yapacağımı şaşırdım. Ben de peşinden mi gidecektim? Ona nasıl yardım etmeliydim. Dondum, kaldım. Orada bulunan diğer turistler hemen imdadımıza yetişti. Ancak Dae’yi uçurumdan düşmekten son anda yakalayan sağ bileğim hala acıyordu. Sanırım zedelemiştim. Dae olanlardan kimseye bahsetmememiz gerektiğini söyledi. Özellikle Gökçen öğrenirse çok endişelenecek ve üzüntüden kahrolacaktı. Hepimiz onun Dae konusunda ne kadar hassas bir kalbe sahip olduğunu biliyorduk. En az T.O.P kadar ona bağlı sayılırdı. Çaktırmadan zirvenin öbür tarafına geçtik.


Maalesef güneş çoktan doğmuştu. Dae pişmanlıkla bana baktı ve özür diledi. O sırada Dae’yi kurtarmakla meşgul olduğum için yukarıdaki şu güzel manzaraya tanık olamamıştım. Neyse ki biricik menajerimiz Can bu anı ölümsüzleştirmiş. Dediğine göre onlar bu şekilde poz verirken bizimkiler de birbirlerine sarılıp omuz omuza kenetlenmişler. Can kendi de dahil hemen hemen hepsinin gözyaşlarını tutamadığını söyledi.


Nemrut Dağı devasa heykeller ve gün doğumu dışında pek görülecek bir şeye sahip değildi. Hemen otobüse doğru yürümeye başladık. Dönüş yolu sırasında Seungri me2day’ini Nemrut selcalarıyla güncelliyordu. Arada Elif ve Bahar’ın da fotoğraflarını çekip “bunları kendime saklayacağım, sizi özlediğimde bakacağım ” diyerek kızların eriyerek buharlaşmasına neden oluyordu. Herkesin keyfi yerindeydi. Otobüse doluştuk ve ikinci durağımız olan Cendere Köprüsü’ne doğru yol almaya başladık.

Acar rehber olan ben hemen köprü hakkında bilgiler vermeye başladım. Herkesin karnı çok acıkmıştı. “Yaa ama yaa, teknik bilgi istemiyoruz acıktız biz” edalarıyla beni susturmaya çalışsalar da köprüyü uzaktan gördüklerinde hepsinin sesi kesilmişti.


Cendere çayı üzerinde yer alan ve dünyanın hâlen kullanılmakta olan en eski köprülerinden biri olarak anılan tarihi köprüdür.

Bugün Eski Kale olarak bilinen bir antik yerleşim bölgesinde bulunmaktadır. Romalılar'ın yaptığı 2. en geniş kemerli köprüdür. 120 m uzunluğunda ve 7 m genişliğindedir. Herbiri 10 ton ağırlığında 92 kayadan meydana gelir.

Köprünün üsütündeki Latince bir yazıttan anlaşıldığına gore Roma İmparatoru Septimius Severus (193-211), karısı ve oğulları adına yaptırılmıştır. Orijinalinde 4 korint sütun bulunduğu Kahta tarafındaki ikisinin Septimius Severus ve eşine, Sincik tarafındaki ikisinin ise oğullarına adandığı biliniyor. Ancak oğullardan Geta’ya ait olan sütun, onu öldüren ve kardeşine ait her şeyi yok etmek isteyen Caracalla adlı kardeş tarafından yıktırılmış.


Sisler içinde sabahın ilk ışıklarının eşlik ettiği köprü daha önce görmeme rağmen beni bile büyülemişti. Fotoğraflarımızı çekildikten sonra geleneksel köy kahvaltımızı yapmak için yakında oturan amcamlara konuk olacaktık. Tabii ki bundan benim dışımda kimsenin haberi yoktu.

Nihayet çekim faslı sona erdi. Ben şoföre yolu tarif ettim. Aslında biraz tedirgindim. Bigbang’i sülalemle tanıştıracaktım. Yol boyunca tırnaklarımı yedim. GD bir ara yanıma yaklaşıp neden bu kadar gergin olduğumu sordu. Ben hiçbir şey diyemedim tabii. Sonra onun moraran kolunu gördüm. Buraya ne oldu diye sorduğumda bana Mine’nin dönme dolapta bıraktığı eser diyerek kıkırdamaya başladı. Sonra ben yavaşça kolumu sıyırdım. Bu da Dae’nin bana bıraktığı eser diyecektim ki Selin gelip GD’yi arka tarafa götürdü.

Eve gelmiştik. Herkes birbirine burası da neresi diye sormaya başladı. Artık bir açıklama yapmam gerekiyordu. “Gençler burası benim akrabalarımın evi. Yerleşim yerlerinin pek bulunmadığı buraya yakın oturuyorlardı. Kahvaltı edecek daha güzel bir yer bulamadığım için sizi getirdim. Umarım kötü bir sürpriz olmamıştır?” Özge ve Elif başta kızsalar da bizim de sıramız gelecek bakışıyla olayı kabullendiler :D

Yengem ve amcam bizi kapıda karşıladı. Üyelere attıkları şaşkın bakışları hiç unutmayacağım. Tabii ki biz işin bu kısmıyla eğleniyorduk. Aynı bakışı onlar da bizimkilere fırlattı. Özellikle Seungri’nin ahıla girip kuzulara “annyeong” demesi görülmeye değerdi. Hepimiz maknaenin şirinlikleriyle yediklerimizi hazmetmeye çalışıyorduk. Gerçekten sofra canımıza okumuştu. Sürekli yiyip içip geziyorduk. Can dışında kimse halinden memnun değildi. Bahar bir ara “size bitki çayı hazırladım” dediğinde üyelerle beraber onun elindeki pakede atladık. Ben bile kısa sürede bu kadar ağır yemeklere alışkın değildim. Kahvaltının ardından içilen Türk kahvelerine artık hepsi alışmıştı. Hatta Dae’nin “ee, bunun üstüne kahve yok mu dediğini” söylemeden geçemeyeceğim. Hepimiz gülüşmeye başlamıştık. Afiyetle içilen kahvelerin ardından otelimizin yolunu tuttuk.

Yolculuk sırasında herkes yiyip içtiklerinin ve dağ tepe gezmesinin verdiği yorgunlukla uyuya kalmıştı. Uyku ne güzel şey diye düşünürken maalesef şoför amcanın açtığı Kahtalı Mıçı ile kendimize geldik. Ne de olsa adamın anavatanındaydık ve duymamamız kaçınılmazdı. Yine de böyle bir sese alışkın olmayan bünyeler korkunç tepkiler vermeye başladı. Ben çocukluğumdan bu yana böyle şeyleri duymaya alışmıştım. Tae’nin “Sakine kim?” demesinin ardından olayın ciddiyetini kavradım ve kaseti çıkarttığım gibi camdan dışarı fırlattım. Arkasından kopan alkış dalgası o sırada neler çektiğimizin en güzel kanıtıdır diye düşünüyorum.

Otele döndüğümüzde saat 12’ye geliyordu. Öğle yemeğini es geçerek güzel bir uyku çekmenin yerinde olacağına karar verdik. Güneşin batışını izlememiz gereken yer çoktan ayarlanmıştı. Atatürk Barajı için herkese 3’te lobide olmalarını tembihledim.

Planlarıma göre gezinin son durağı Atatürk Barajı kıyısında mangal olacaktı. Ancak oraya gitmeden önce otelin mutfağından içli köfte ve lahmacunun da aralarında bulunduğu birkaç şey almam gerekti. Artık hazırdık ve yola koyulduk.


Adıyaman ve Şanlıurfa’nın arasında Fırat Nehri’nin üzerine inşa edilmiş bu barajın kıyısında yazın yapılan piknik kadar güzel bir şey yoktur. Fakat mevsim kıştı. Aslında gelirken acaba üşürler de bana söylenirler mi diye sesli düşünüyordum. Sonra Yuki’nin “Endişelenme çingu, bunlar yaz kış çadır lokantalarında besleniyorlar. Soğuğa dayanlıklılardır.” cümleleriyle teselli buldum. Gerçekten de öyleydi. Buraya kadar gelmişlerse ızgara – kebap ikilisini görmeleri gerekirdi. Fighting Dicle!


Mangalı yakmak ya da pişirmek için özel birisini getirmemiştik. İzmit’teki soba faciasından sonra T.O.P yine öne atılmıştı. Özge, Yuki ve Berna “Hayır canım, gel sen böyle bak ne anlatacağız” diyerek onu sofranın kurulduğu yere götürdüler. Aslında olacaklardan hepimiz endişeliydik. Güzelim mavi saçlarını ateşe kurban vermesini istemezdik. Bir anda Mine: “Bu iş için GD biçilmiş kaftandır” dedi. Hiçbirimiz onun çok sevdiği halde neden GD’yi neden öne sürdüğünü anlayamamıştık. Daha sonra Selocan kulağıma eğilerek “Bana otobüste planını anlatmıştı. Eğer GD mangalı üflerken o soldan sarkan perçemi tutuşursa bir daha böyle bir şeye yeltenmez, saçı da eskisi gibi olur” demez mi! Bu Mine gerçekten çok zeki bir çinguydu.


Seda, Mine, Selocan ve ben kıs kıs gülmeye başladık. Sonra Gökçen niyetimizi anlayarak araya girdi: “Hayır bence Dae yapmalı, o çok sever mangal yakmayı” demeye başladı. Hepimiz onun da niyetini anlamıştık. Aklı sıra Dae’nin gözünü kapatan emo perçeminin katili olacaktı. Hepimizi bu gibi küçük masum planlar yaparken Can Tae’ye durumu açıkladı. Demek ki bu mangalı benim yakmam gerekiyor diyen Tae anında harekete geçti ve gittikçe uzayan mangal krizini çözdü.


Seungri ateşi yelliyordu. GD de ona nasıl yapması gerektiğini anlatıyordu. T.O.P az önce kendisini ortamdan soyutlayan Yuki, Berna ve Özge üçlüsüyle salata yapıyordu. Tae ve Dae’ye yapılacak bir iş kalmadığı için Blue’dan en güzel kısımları söylüyorlardı. Bir ara Can ile Nazlı’nın Tae’nin bölümünü ondan daha güzel söylemeleri gözlerden kaçmadı. Hepimiz çok keyifliydik. Vee sonunda yemeğimiz hazırdı:


Bu yediğimiz son akşam yemeğiydi. Yemeğin ardından otele dönecek ve ertesi günkü İstanbul yolculuğumuz için eşyalarımızı hazırlayacaktık. Dönüş yolculuğu sırasında herkesin “acı” dan sesleri açılmış ve hep beraber şarkılar söylenmeye başlamıştı. Onları izlerken içimi büyük bir hüzün kapladı. Bu arada kolumun acısı gittikçe artmaya başlamıştı. Neyse ki Dae’nin herhangi bir yerinde bir şey yok diye teselli ettim kendimi. Ne de olsa YG böyle bir şeyi öğrense derhal Türkiye turunu iptal ederdi. Ne olursa olsun kimse dağda olanları öğrenmemeliydi. Otele vardığımızda iki gündür tatlı yemediğimizi fark ettik. Aramızda birkaç kişinin de kan şekeri düşmüştü. Hemen resepsiyonu arayarak karşıdaki Güllüoğlu Baklavacı’sından herkesin odasına baklava sipariş etmelerini istedim. Güzel bir sürpriz olacaktı.

Biz Berna ve Özge ile aynı odada kalıyorduk. Oda telefonumuz birkaç kere çaldı. Hepsi tatlıdan memnun kalan üyeler ve çinguların teşekkürlerini içeriyordu. Özge’nin “Bu T.O.P olmalı” düşüncesiyle en az 4 telefona koştuğunu belirtmek isterim. Maalesef T.O.P teşekkür etmek için henüz aramamıştı. Berna ve Özge’yi teselli ederken kapının çaldığını fark ettim. Gelenin kim olduğu konusunda en ufak bir fikrimiz yoktu. Ben açarım diyerek koştum. Gördüğüm manzara GD’ye saniyelik bir ihanete neden olmuş olabilir.

T.O.P neden gelmişti? Elindeki iki kadeh ne anlama geliyordu. Tüm ekibin odalarda en az üç kişi kaldığını düşününce hiçbirimiz bu soruya bir cevap bulamadık. Belki Berna cevabı biliyordur :)


Hikayenin devamına Berna’nın anlatımıyla şahit olacaksınız. Umarım ilk denememde başarılı olabilmişimdir. Kimseyi üzmemeye çalıştım. Bol yemekli, lezzetli bir yazı oldu. Gece gece gelen görsellerle karnınız acıkmaz umarım :D

Hoşçakalın!

21 yorum:

minekibuu said...

Koptum baş zebani gibi, “baş muhafız” :) Yalnız BAHAR bunu bana nasıl yapar? Ortaklığımızı baştan gözden geçirip kuzuların velayetini mi istesem acaba?
Ekibe bak; Bahar, Berna, Dicle, Selin, Özge, Gökçen (neyse Gd cilerden en az ikisi bir aradayken ciddi bir yakınlaşma olamıyor nasıl olsa :D). Alınan darbelere bak Bahar ayrı vurdu, Gökçen ayrı vah vah vah. Özge zaten böyle bir durumda kesin satardı :P
Masumlar: Mine, Seda, Yuki, Elif, Naz :D
“Başta o katta uyuyanlar olduğu için ses olacağından çekinseler de sonra onların daha uyanmayacaklarına hepsini ikna ettik.” NEDEN UYANMIYORUZ ACABA CIK CIK CIK! :D Yalnızca uyurken ki halleri değil baygın hallerini de gördünüz yani :) “Nuri Alço ruhlu” hatunlar :D
Ben dedim, yorganın yalnızca yan kısmını değil başı da dikelim diye. Minik bir hava deliği bıraksak bu hainlere çok bile dedim ama. Yine kıyamadık işte, hepsi içimizdeki insan sevgisi yüzünden :P
İlk sıra gecesi deneyimimi de sayende yaşadım canım :) Ri ve TOP nin çiğ köfte merakını belgelediğin görsele koptum :) Çok güzel olmuş, doğru anda Deklanşöre basmışsın :P Yalnız iyice muhafız konumundayım, terlikli muhafız BB yi ve hatunları korumayı vatani görev bilmiş :P
Vaaaay aramızda bir kahraman da varmış. Yürü be Dicle kim tutar seni :) Nemrut gezisi olaysız tamamlanmış iyi bari. Cendere Köprüsü ve en dayanamadığım öğün kahvaltı :) Gerçi Bahar ın karışımlarına güvenim sıfır ama mecburen içtik çayını da :P
“Gördüğüm manzara GD’ye saniyelik bir ihanete neden olmuş olabilir.” Manzarana sağlık bebeğim. Zaten sana geldiyse Özge seni o kapı önünde ezer geçerdi :P Berna da TOP nin gözlerini kapatıp bu +25 yaş şiddetini görmesini engellerdi :)
Eline sağlık çok güldüm, çok eğlendim :)

chihiro said...

@minekibuu Vallahi o malum gece ve sabahı taviz vermeden bitirmeye çalıştığın için sana başmuhafız ünvanını layık görmüştük :D Bizim ekip süperdi aslında ama şanssızlıklar peşimizi bırakmadı. Seungri pişmaniyeye bu kadar aç olmasaydı evin tamamını bayıltmak zorunda kalmayacaktık. İtiraf edeyim bayılan Bigbang uyuyan kadar çekici değildi :/ Siz baygındınız iksirin etkisiyle asla uyanmazsınız diye düşündük. Bir de onları o katta bayıltmak gibi bir niyetimiz yoktu. Amaç biraz daha yüzlerini görebilmekti. Sonra iş bu hale gelince mecbur kaldık :P Minik bir hava deliği demek hahaha :D Şimdi düşününce ne kadar şanslıymışız diyorum :D O görseli yakalayana kadar ne kadar uğraştım bilsen! Sen o sırada GD'ye yemek tarifi veriyordun ama bizimkiler gördü bayağı zahmetli bir kareydi yerlerinde durmadıkları için hep bulanık çıkıyordu :P Benim kahramanlığım da değildi aslında turistlerin de o olaya çok yardımı dokundu ama muhteşem dörtlünün o anını kaçırdığım için hala Dae'ye dert yanıyorum. Arada bir arayıp çemkiriyorum, sağolsun kıyamam o da beni sabırla dinliyor. Kahvaltıya gelince yengem hala senin iştahından bahsediyor "maşallah arkadaşın gerçekten acıkmış" deyip duruyor haberin olsun :D

Manzara öyleydi ama hangimize geldi ya da bize mi gelmişti henüz bilmiyoruz. Merakla bekliyorum Berna olayı anlatsın bir an önce :D

Afiyet olsun diyorum ben de yazarken çok eğlendim :D Bir ara Nemrut'ta çok dram izlemenin etkisiyle melodrama bağlayacaktım ama turistler son anda olaya çare oldu :P

mydestiny said...

Sır dolu gece aydınlandı! Bahar’ın kazanı nihayet kaynadı, çok fenasınız çingular, bizi nasıl öyle savunmasız bırakırsınız :P Berna’nın Taeyang’ın saçına dokunmak istemesini ben de unutmayacağım! :P Sen anlatmasan hiç haberim olmayacaktı bu ayrıntıdan…

Bu kadar şefkatli olduğunuzu bilmiyordum sevgili Selin ve Dicle :P Öğrendik! :D Özge’de T.O.P’yi bulmuş buna rağmen yetinmeyip torpil istemiş demek, hahaha :D Bahar’ın, Tae’nin saçlarına uygulayacağı iksir fena olmazdı aslında :))

Bizi plan dışı bırakmanın bir cezası olmalıydı elbet, yoksa bundan kaçabileceğinizi mi düşünmüştünüz? Sabah kalktığımızda gördüğümüz o manzarayı kolayca sindirmemiz düşünülemezdi. Sizin kaçırmak zorunda kaldığınız kahvaltı çok güzeldi be, tüh :P Taeyang’ın soloları öğretme çabasında biraz hile yapmış ve öğrenemeyen öğrenci moduna girmiş olabilirim, bir şeyler öğretme çabası çok güzeldi ne yapayım :P :D

Adıyaman’a geldiğimizde yorgun ama mutluydum, güzel bir şehir daha gezecektik. Bize hazırladığın sıra gecesi sürprizi unutulmaz sahnelerden biriydi. Taeyang ve Can’la girdiğimiz iddiayı ben kazandım, 40 kilocuk halimle Taeyang için hafif bir yük oldum :P

Ri ve T.O.P’nin çiğ köfte girişimi kahkaha attıran bir detaydı, Ri’nin tey tey’leri hepimizi çok eğlendirdi :D Dağın zirvesine ulaştığımızda çok enerjik hissediyordum kendimi. Bize aktardığın piyano resitali hemen hayaller alemine dalmama sebep olmuştu... Ta ki Can’ın omzumu dürtmesine kadar, hıhh :P

Bizi akrabalarının evine götürmen inceden GD’yi (olası damatlarını) aileyle tanıştırma merasimi miydi acaba diye hala düşünüyorum :P Ri’nin muziplikleri eşliğinde yediğimiz mükemmel kahvaltı sayesinde kahvaltı anlayışım tamamen değişti:))

Otobüs yolculuğunda bebekler gibi uyurken birden yerimden sıçradığımı hatırlıyorum. Kahtalı mıçı’ydı sahiden o ses dimi? Hahah :D Tae’nin Sakine sorusuna koptum! :D Seninse kasedi çıkarıp fırlatmanı aynen alkışladım :D

Güzel bir uykudan sonra mangal keyfi yapma fikri şahaneydi. En çok Mine ve Gökçen’in dahiyane fikrini sevdim ama. O saçlar bir kazaya kurban gitse pek üzülmezdik doğrusu :P

Odamıza gelen baklavayı görünce önce hafiften bir burun kıvırdım ama Güllüoğlu olduğunu duyunca anında mideye indirdim tatlıları! Ne de olsa azıcık ucundan Antepli sayılırdım, baklava konusunda hassastım =)

Tüm gezi boyunca Dae’nin gizli kahramanı olmuşsun demek, vay be! Gökçen bunu duyduğunda ne yapacak bakalım :P T.O.P’nin odanıza gelme sebebini birinin açıklaması lazım! Bernaaa yetiş:)

Ellerine sağlık çingu, nasıl bir ilham gelmişse jet hızında yazıp postaladın gezimizi. Çok eğlendim okurken, yeni şeyler öğrendim. İlk deneme kesinlikle çok başarılıydı, hayal gücüne sağlık:))

Nomuyeppuda said...

Vay Hainler siziii. Sabah kahvaltısında aç kalınca arkadaşları satmamak gerektiğini anlamışsınızdır umarım :)
İksirden bayılan üyeler kısmına bayıldım. Yanlız ben kendimi acayip gazozuna ilaç atılmış gibi hissediyorum.
Tüm hikaye boyunca yaratıcılığına da bayıldım. Kurgu olarak çok iyiydi. Daha önce yazdın mı bilmiyorum ama ilk defa yazdıysan çok başarılı olmuş atlamadan söyliyeyim :D
Ahh dans konusunda fena değilimdir aslında ama baktım Hocam GD ozaman bilmiyormus numarasına yatmak gerekiyor diyerekden aptal sarışın moduna geçtim :)
Sıra gecesine daha hiç gitmedim. Acayip merak ediyorum. Zaten gitsem ilk söylemek isticeğim şarkıda Nemrudun kızıdır yani. Bu arada o GD'nin love songdaki şalvar pantolonuna bende acayip uyuz olmuştum. Caaanım bacakları skiny jeans varken şalvarın içine atmışdı. CIk cık cık. :D
Bak yaa Daeyle yaşadığın kazayı neden Adıyamdayken söylemedin şimdi öğreniyoruz. Kendini Dae'nin kahramanı da yaptın helal olsun. Elin iyileştimi canım? :D

Kemanıda size farkettirmeden nasıl attıysam çantaya orda epey eğlendim :D Zaten izmitte pek etkiliyememiştim ortam biraz romantizmden yoksundu. GDyi nemrut dağında etkilemek çok uygun oldu. Dicle ellerine incinmiş bileğine sağlık.
Ayrıca Gd'ye kemanımı imzalatmayıda unutmuştum. Verdiğim resitaldenden sonra hemen o açığı kapayıp kemanımıda imzalattım. Hatta bi ara çok yetenekli olduğum için benimde ona bi imza vermem gerektiğini söyledi :P :D *Seda burda fani hayattan ebedi hayata göçer*

O ne kahvaltıydı yahu. Diyetinin ikinci gününde olan bi insana bu yapılırmı resmine bakamıyorum. Allahımmmm kurtar beni :D

Şu saçları halledemedik ya ben ona yanıyorum. Bence Bahara söyliyelim iksirle halletsin bu kısımı. :) Yoksa kurtulamıcaz o tutamdan. Hatta bide moda olucak herkes öyle gezicek. :D
Baklavalar için tekrar teşekkürlerimi edeyim. Mükemmeldi güllüoğluna bayılırım zaten.

T.O.P kendini ateşe attığının farkında değil arada sende yanıcaksın Dicle arkandan, aşkıyla yanan bi hatun geliyor. Ateşi seni almadan çekil aradan. Özge içki ve T.O.P ikilisi kimseye yar etmez valla. :))

Ellerine sağlık çok eğlendim, çok beğendim. :))

chihiro said...

@mydestiny Bahar'ın iksirleri bence gezinin can damarı oldu :D Saç konusunda işe yarasaydı vallahi ben de çok sevinirdim. Demek Can'ın yüzü ondan asılmıştı "anlamayan öğrenci modu" haha :D T.O.P ve Seungri çiğ köfte danslarına bence klip çekmeliler çünkü tey tey kareografisi gayet iyiydi :D Piyano hayallerinin gerçeğe dönüşmesini çok isterim :)) Evet GD için bir nevi prova oldu ama kimse bilmiyor çaktırma hişşt :D Ama Gökçen bana kızmayacaktır şahsen Dae benim gün doğumu Bigbang'ini kaçırmama neden oldu! :P Çok teşekkür ederim çingu güzel yorumların için. Düğüm Berna'da çözülecek :)

chihiro said...

@nomuyeppuda Olsun ama bir iksir nelere kadir baksana siz bizden şanslı çıktınız. Oysa ben uyandığımızda her şeyin çok farklı olacağını düşünmüştüm :D Daha önce 2 tane yazmıştım kısa bölümlerdi bir forumda. Ama bu kadar uzun ve Bigbang temalı ilk hikayem oldu teşekkürler beybi :) Sen de mi Seda ya! Biz yorganın içinde düzenli nefes almaya çalışırken siz orada ne işler başarmışsınız pes :P Kemanını imzalattığı görememişim o kısma takıldım ben bi de GD imza mı istedi vay vay be :D Sıra gecesi benim de ilk deneyimim oldu ama güzel atlattık alnımızın akıyla :D Kahvaltı için çok özür dilerim ama en şahane fotoğraf oydu bir gün gelin gerçeğini ikram edeyim :) Baklavaları eritelim diye öyle bir son hazırladım çünkü Özge ve Berna'nın hangisinin lehine oldu bilmiyorum ama benim aleyhima olacağı kesin. Özge koşturunca eriyecek o baklavalar, kahvaltı merak etme :D en azından benim öyle :) Sağol beybi ben de seninkilere bayılmıştım senden sonra yazmam çok iyi oldu o yüzden :)

selocann said...

Bak ya sırrımızı niye açığa çıkardın çingu. İksir yaptığımızı artık herkes öğrendi:/ Daha ne iksirler yapacaktı Bahar, şimdi hepsi şüphelenecekler :D Neyse canım en azından başbaşa kalma fırsatını elde ettik bu bana yeter de artar. Sadece sabah bizden alınan intikamımı unutamıyorum, gururuma çok dokundu. Hele hele GD'nin kareografı öğretmesi de ayrı oloay hani, çok bozuldum çok. Neyse ki Love Song parodisi ile kızgınlığım geçti :D Hele üstüne çiğ köfte de yeyince mutluluğm kat kat arttı. Sadece çiğ köfteyi yerken biraz kaba bir görüntü vermiş olabilirm, nedense gördüm dayanamayıp birden koca bir lokmayı ağzıma atabiliyorum hihi :D YG'nin yolladığı kıyafetlerde çok işe yaradı, donmaktan kurtuldum yahu :D Aslında yollamasaydı olurdu GD üşütüp hasta olsa ben de ona baksam, fantezilere bak wuhu^^ Dae'nin olayını okuyunca çok korktum aman gidiyordu benim gülümseyen meleğim :D Ah ya artık sana olan can borcunu nasıl ödeyecek merak ediyorum, ben olsam bu fırsatı kullanırdım :P Bak sen şu Seda'ya ya, bulduğu her fırsatı değerlendirmese olmaz cık cık^^ Ömrümde ben böyle güzel kahvaltı yemedim, bayıldım bayıldım, bak yine acıkıyorum :D Tüh ya şu imajlarından bir türlü kurtulamadık, o kadar dikkatliydi saçlarını tutuşturamadıki yanarım ona yanırım ben Puff.

Valla çingu yemekelr şahane içli köfteler de öyle bir gözüm kaldı ki sorma, şuanda yok olduğum halde yemek istiyorum. Az önce de pişmaniye sipariş verdim kardeşime, buyazılar hiç iyi olmadı bana. Kilo alacağım yakında :P En çok Ps'lerine bayıldım. Çok gerçekçi olmuş, hikayeye mükemmelik ve gerçekçilik katmış okurken bayıldım. Ellerine ve hayal gücüne sağlık.

Acaba TOP niye geldi, çok fena bir yerde bitiridin alacağın olsun inş Berna bizi çok bekletmez :/

CİNNET said...

ellerine sağlık çingum :) adıyaman gezimiz pek güzel ve kalorili olmuş ama olsun ben her zaman sıra gecesine gitmek istemiştim :)
T.O.Pye her yerde ve şekilde yapışacağımı bilmeniz beni pek mutlu etti demek ki aramızdaki aşkı çok iyi anlatmışım :D
Mine ustama seslenmek istiyorum neden seni satayım bebek kalbimi kırdın :(
Yalnız dijjle öyle bi yerde bitirdin ki benim lehime olmazsa seni istanbula kadar koştururum yollarda haberin olsun...
Bu arada beni iyi tanımışsınız mine ustam ve seda :) elinde içki ile gelmiş bi T.O.Pi elimden kolay kolay kurtulamaz önce size +25 gerektiren bi şiddet -hemde en acılısından- sonra da T.O.Pye +25 gerektiren hoş bi şiddet uygularım :P

CİNNET said...

''T.O.P kendini ateşe attığının farkında değil arada sende yanıcaksın Dicle arkandan, aşkıyla yanan bi hatun geliyor. Ateşi seni almadan çekil aradan. Özge içki ve T.O.P ikilisi kimseye yar etmez valla. :))''

''Zaten sana geldiyse Özge seni o kapı önünde ezer geçerdi :P Berna da TOP nin gözlerini kapatıp bu +25 yaş şiddetini görmesini engellerdi :) ''
hahahaha çok eğlendim yahuu :D

CİNNET said...

hikayeyi baştan bi daha okudum ve buna böle bi devam yazdım kafamda :)
T.O.P gecenin geç saatinde bizim kaldığımız odanın kapısını çalar ve kapıyı Dicle açar.T.O.Pyi elinde 2 kadehle gören Dicleye T.O.P direkt beni yani Özge'yi sorar.Malum Özge ile aralarında bişiler vardır.Dicle biraz kekeleyerek Özgee mii Özge içerde der...Ben bu saatte T.O.Pnin geleceğini tahmin etmediğimden ve bana önceden herhangi bir mesaj da atmadığından eşofmanlarımı giymiş kızlarla birlikte yatağa uzanmış film izliyorumdur.Diclenin bana seslenmesiyle kapıya gittiğimde ise bana ufak çaplı bi kalp krizi yaşatan karizmasıyla elinde 2 kadehle T.O.Pyi görürüm.
T.O.P kadehin birini bana uzatarak seninle bir şeyler içer ve birazcık da konuşuruz diye düşünmüştüm der.Ben kendime geleyim diye Dicle beni çimdikler bu sırada Berna koşarak kapıya gelir ve kapıda kaldın içeri gelsene der.T.O.P içeri girer.Bi 10dk oturduktan sonra.T.O.Pnin bakışlarından yalnız kalmak istediğini anlayan çingum Dicle,genç üyelerimizden Berna'yı da alarak biz bi diğer kızlara bakalım napıyolarmış der ve biz 2 aşığı yalnız bırakırlar :)

chihiro said...

@selocann Ah çingum ya senin haberin yok tabii, dönüş yolunda GD bana senin çiğ köfte yiyişinden bahsetti. Hatta sana o gece sana baklavayla beraber köfte de gönderecektik. GD'nin fikriydi. Ama kapı çalınca malum elim ayağıma dolaştı. Bir dahaki gezide borcum olsun :D

Vay be demek Northface'leri giymeyecektin? Kızlar da öğrenmeme aşkıyla numara yapmışlar :D Aranızda en masum benmişim baksana hayat bile kurtardım bunca şey arasında :P Ps'ler tam bir faciaydı aslında Nemrut'ta olan yakın bir arkadaşıma ait sağolsun gerçi böyle bişi isterken ona garip gelmiş olabilirim. Ama umarım beni anlamıştır :D Senin de yorumuna sağlık çingum beğenmene sevindim :)

chihiro said...

@CİNNET haha ne demek çingum bir gün beraber gideriz Urfa'da merak etme :D Seda ve Mine'nin final yorumlarına ben de koptum ama o sırada entrikalı bir son hepimize gerekiyordu.. Berna'nın işini biraz zorlaştırdım malum kapıda bekleyen onu da mutlu edecek bir şahıstı. Umarım kimsenin canı yanmadan İstanbul gezimizi tamamlarız:P

Son yazdığın fiction'a da bayıldım :D Gönül ister ki herkesin gönlü olsun bebeğim benim ardından gelen sen olsaydın ben Berna'yı odadan alır çıkardım haha :P

seidou said...

ellerine sağlık çingucum çok güzel olmuş..yalnız bize iksir içirdiğiniz neysede ye bunun yan etkisi olmasın :/ hakkımızı koruyan mineyide halk kahramanımız seçiyorum:) çiğ köfteler, sıra geceleri, nemrut, kahvaltı, cendere köprüsü ne güzelmiş bu adıyaman ya ahey ahey ahey:P bu arada mangal iyide saçlarında küçük bi değişiklik çok iyi olurmuş...bu arada yazıyı çok fena bitirmişin çingu t.o.p, kadeh, özge ve berna merakdan ölüyorum...

Lollidrella said...

''Başmuhafız Mine'' tam onluk :D

Kazan ? :D :D Gerçekten cadı çıktınız siz yaa :P :D

Tae'nin Dirty Se7en esprisi acayip kötüydü :D Iyyy Tae :D

Ri ve T.O.P'nin fotoğrafına çok güldüm :D ''GD hyuung tey tey teeeeyyy!!'' :D :D

''“Sekizinci harikası mı?” bu şekilde haykıran T.O.P, sekizincinin ben olduğumu düşünüyordum? '' :D :D Ayy işte T.O.P bunu yapar :D

''Seungri’nin ahıla girip kuzulara “annyeong” demesi görülmeye değerdi.'' Ouuvvv çok tatlı :D Şeker maknae :D

''Perçemi tutuşturmak'' :D :D Hayır ama yaa, seviyorum ben o perçemi :D

Eyy ben de yapmışım onu :D Kötü ben :P Ama birisinin yapması gerekiyor :D

T.O.P'e ise en sondaki toy hareketinden dolayı çok acıyorum :D Ortalık iyice karışacak başka bir şey değil yani :D :D

Bu arada Mine unnie ben seni satar mıyım yaa:D Şartlar onu gerektirdi o zaman :D

Demeden duramayacağım :D
‘’ Özellikle Gökçen öğrenirse çok endişelenecek ve üzüntüden kahrolacaktı. Hepimiz onun Dae konusunda ne kadar hassas bir kalbe sahip olduğunu biliyorduk. En az T.O.P kadar ona bağlı sayılırdı.’’

Burada o kadar kabardım kiii, beni bu şımarıklıkla başınıza sardın çingu :P :D

Ve ve acayip eğlendim, ellerine sağlık çingu:) İlk hikayen olduğuna inanmıyorum yani :)

chihiro said...

@seidou ahey ahey ahah iyiymiş bu :D çok teşekkür ederim çingucum beğenmeniz çok önemliydi benim için malum bu kadar uzun ve detaylı bir şeye ilk kez el attım. Adıyaman güzeldir bir gün gezsek mi diye içim gitmedi desem yalan olur. Sahiden rehberlik de iyiymiş bi yerde :P İksirin yan etkisi? Hımmm bence benden sonrakiler bunu kullanabilirler bilmeden güzel bir fiction vermişsin :D Saçlar için elimizden geleni yaptık ama yakamadık. Kısmet belki bir sonraki gezide yan etki saçların dökülmesi olur. Berna'ya kolaylıklar diliyorum :D

chihiro said...

@Gkcn Hii çok mutlu ettin beni yorumunla çingucan :) Aslında kurgu için Dae'yi kurtarmam mecburiyettendi. Hikayeyi ben anlattığım için maalesef eksik olduğu Nemrut fotoğrafının hesabını birlikte vermek zorunda kaldık. O da felakete doğru gidiyordu :D Ben bu cadılık işine feci alıştım aslında boş zamanlarımda yapabilirim. Bahar'a bir danışsam mı? :P Saçlara hala çare olamadık ama ben diğerlerinden bu konuda bir adım bekliyorum en acilinden :D Çok teşekkür ederim çingu ilk hikayem için gereken cesareti aldığıma inanıyorum :)

Madam Patapuff said...

Hikayeni okurken acı yemem; kaderin bana oynadığı bir oyundu sanırım. Bu durum hikayenin başlığıyla birleşince oldukça ironik oldu. :) Ayrıca o gece Ankara'ya gidecek olmam da diğer acı bir durumdu. Twitter'dan tweet atmıştım, hatta uzun yazamadığım için çok üzülmüştüm. Kusura bakmazsın inşallah. :) Şimdi hikayenin neredeyse yarısını yazdım ve bir şey fark ettim. Yazdıklarının hiçbirini unutmamışım. Üstünden iki gün geçtiğini ve alzaymır (Google'yi açıp nasıl yazıldığına bakmak istiyorum fakat Nebire'nin donacağından korktuğum için okunduğu gibi yazıyorum. :D Bu arada kendisi bugün hayatta döndü. :D) olma yolunda emin adımlarla ilerlediğim gerçeğini göz önüne alırsam; bu çok çok imkansız bir durum. Hikaye, kitap, gazete veya en basit örneğiyle alış veriş listesini okurken bile kafamı çok fazla toplayamıyorum. Ama senin yazdıklarını unutmadıysam; bu kesinlikle iyi bir kalemin olduğunu gösterir. :) Üstelik bunu biraz önce yazdığım nedenlerle açıklamış bulunuyorum. Yani 'Hayır' gibi itirazlar kabul etmiyorum. :D
Top'umun elinde kadehlerle geldiğini okuyunca bir an için bunun bana düğün hediyen olduğunu düşündüm. :P Mavi kafalı odunun içine romantik -ve hatta sapık diyebiliriz, o şekilde kapımıza dayandığını düşünürsek- ince bir adam kaçırttığın için teşekkür ederim. :D
Beğendiğim yerleri tek tek yazarsam hikaye kadar yorum olur sanırım. Geneli çok çok iyiydi. Manidar olacak ama 'Sen hiç hikaye okurken soluk borusuna yemek kaçan bir vip gördün mü?' diye sormak geldi içimden. Bana olan aynen buydu. :D
Söylemeden edemeyeceğim, genelde uzun yolculuklardan önce stresli olurum. Bu yüzden Ankara'ya gitmeden önce Bigbang'in Adıyaman maceralarını okumak çok iyi geldi. Yol boyunca hatırlayıp güldüm. Nasıl bağlayacağım diye düşündüğümden hiç bahsetmiyorum bile. :D
Bu yüzden gerçekten ellerine sağlık. Keyifle okudum. :)

Oh Yoon Joo said...

Çok eğlenerek okudum, iyi bağlanmış bir yazı olmuş bu da :D

İşin aslı sevgili Mine seni bayıltma taraftarı değildim ben ama bu cadılar benden gizli seni uyuttular yoksa alemdeki tek ortaamsın malum ;)

İksirler konusunda çok daha yaratıcı fikirlerle gelip hepimizi kurtaracağız canım :D Az sıkın dişinizi hehehe

Baklavalar börekler havada uçuşuyor (: Güzel ama arkadaşım bana SeungRi ile çok az yan yana kalma şansı tanıyorsunuz olmuyor olmuyor yani :D Bir bağlama büyüsü mü yapsam ne durun bakalım (:

Nemrut manzarası izlerken siz ben neler çektim bu arada kimse söylemiyor (: Yükseklik korkusu var arkadaşım bende. Doğru düzgün cümle kuramadım kekemelik yepyeni bir şıklık kattı bedenime :P

Çiğköfte hazırlayan Ri ve TOP çok orijinal bi bakış açısı getirirler yakında Uzak Doğu mutfağına (:
Ellerine sağlık çingu ^^

Lee said...

Çingi ben yorum yaptım sanıyordum ama yapmamışım, nasıl böyle bir hata yaparım :)

Valla yine çok eğlendik, ülkemizi baştan aşağıya dolaşıyoruz ne güzel. Sırlarla dolu o geceyi öğrendiğimiz çok iyi oldu, içim içimi yiyordu haha :D

Yine bol komik, eğlenceli ve güzel sahneler vardı. İyi ki bu hikaye olayı olmuş, feci eğleniyorum şahsen

Ellerine, kollarına sağlık :)

Yukinohana said...

TOP'ın saçlarını izlemek için mi bayıltıldık çingu, saçlarımızı gökkuşağına boyasak yaranabilir miyiz size, bak çok alındım şimdi :D
Ah tek saf bizmişiz, herkes aksiyon peşinde :D O pişmaniyeler asıl GD'ye lazım, belki azıcık kilo alır da çubuk modundan kurtulur :)
Fırsattan istifade, TOP ve Tae gidecek elden T_T
O iksirli havluyu Ri'nin yanlışlıkla GD'ye taşıdığından emin misin çingu, bu da hain bir plan gibi geliyor bana! İşte şimdi beşi birden elden gitti! :D
Oh oldu size :D Ne enfes bir kahvaltıydı bilemezsiniz, hele o Gara Gara GO parodisi esnasında neler neler yaşadık :D
"Çingular geceyi güzel geçirenler ve sabahı güzel geçirenler olmak üzere ikiye ayrılmıştı." Bu cümle çok güzel olmuş :)
İndirim demek, süpersin çingu :D Sıra gecemiz bile eksik kalmamış hehe :D
TOP ve Seungri hamaratlıkta sınır tanımıyor :D Her eve lazım :P
Bir gün de YG sasangnim ve eşini gezdirelim :D
Hahaha, Nazlı'nın hayaline bayıldım :)
Sekizinci harikaymış, yerim ben onu :D (tamam kusabilirsiniz kkk)
Dae'nin hayatını kurtardın demek çingu, artık sana özel bir solo bekliyorum ondan :))
Çingu, karnımızı doyurma ayağına müstakbel damadını ailenle tanıştırmıyorsun değil mi? :D Yine de o lezzetli kahvaltı karşısında isyan etmek ne mümkün :)
Sakine kim? :D Ahaha çok iyi :)
Mangal heveslisi T.O.P mi? :D Çok tehlikeli :D Yalnız içten yapılan saç yakma planlarına bayıldım :D Tae'nin yer çekimine meydan okuyan saçları kurtardı yine günü :D
Ah o acılar!.. :D Normalde bir çiğköfte dürümü zor yiyen ben neler neler yedim öyle Adıyaman'da, memleketinin havası açmış olmalı çingu :))
T.O.P'yi o bakışla karşında görünce neden geldiğini düşünebildin mi çingu? :D O coolluk ile beni her seferinde kilitler zat-ı muhteremleri #.#

Çok güzel bir yazı olmuş teşekkür ederim çingu :)) Yazar yazmaz okumuştum ama yorum yapamadım bir türlü, özür dilerim tekrardan :(

Anonymous said...

An interesting discussion is worth comment. There's no doubt that that you should publish more about this subject, it may not be a taboo matter but typically people don't talk about such subjects.
To the next! Cheers!!

Feel free to surf to my blog post - dobrika.ru