Feb 21, 2012

Son yılların en naif dönüşü: "Bigbang - Blue"


Yaklaşık 4 saat önce küt küt atan şu kalbimizle “I’m singing my blues” diyorduk. Şimdiyse ağzımız açık izliyoruz. Çünkü VIPler’in kutsal akşamlarından bir yenisini daha yaşıyoruz. Bigbang’in sabırsızlıkla beklenen geri dönüşünden bahsediyorum elbette.

Nasıl olmuş derseniz, bence Blue çok başka bir şey olmuş. Kendi adıma konuşayım; T.O.P’nin ve GD’nin böyle yumuşak bir şekilde rap yaptığını, Seungri’nin artık büyüyüp hyunglarından daha karizmatik bir sesle onlara katıldığını, Taeyang’ın ballad gırtlağından uzaklaşıp sakince şarkıya eşlik ettiğini, Daesung’un bu tonda söylediğini görmeye alışık değilmişim. AMA ALIŞABİLİRİM! Yaparız değil mi çingular? Çok ciddiyim, coşmaya dünden hazır bir Bigbang ne kadar güzelse bu şarkı da bir o kadar şahane! Bir de sadece Blue böyleyse albümün tamamını dinlemeye kalbimiz nasıl dayanacak.



“I was born and I met you

And I have loved you to death

My cold heart that has been dyed blue

Even with my eyes closed, I can’t feel you”


Yukarıdaki sözlere bakınca bazı insanların tanrı tarafından sadece bir şeyi layıkıyla yapmak üzere görevlendirildiğini bir kere daha anlıyorum. Mesela G-Dragon söz yazarlığı ve bestecilik konusunda görevlendirilmiş. Şimdi biz ne kadar uğraşsak da bu tip insanların yaptıklarını yapamayız. Ama onlar iyi ki var hayatımızda. İyi ki o bizim liderimiz.


Klibe gelince, bitene kadar öylece koşsalar bile yeterdi. O kadar seviyorum ki bu slow motion çekimleri. Belki bunu binlerce kez dedim ama; farklılar, herkesten çok farklılar... Las Vegas’taki lüks bir otelin terası da yakışıyor bu adamlara, sisli ve puslu bir New York sabahı da.



Şu an önlenemez bir duygusallık içerisindeyim. Nasıl bu kadar sevebilirim diye düşündüm tekrar. Hangi sebebi kanıt göstersem bilemiyorum. Şu an ne yaptıklarını çok merak ediyorum. Mesela ben bu yazıyı gönderirken saat orada sabaha karşı 4:00. Ama eminim onlar uyuyamıyorlardır. Sessiz bir telaş içinde bizim heyecanımıza ortak olduklarını hayal ediyorum. GD bir koltuğa uzanmış elinde iPAD’i listeleri kontrol edip o mükemmel sırıtışını yapıyordur. Seungri heyecanından evin içerisinde dört dönüyordur. T.O.P ağırbaşlı bir sevinç sergiliyor olabilir. Daesung elini ağzına götürmüş kıkır kıkır gülüyordur. Taeyang belli edemediği bir duygu seli içerisindedir. Biz böyleyken onlar da kesin böyledir, evet.

Şurada 29 Şubat’a ne kaldı derken “Blue Etkisi”nin aylarca süreceğini şimdiden görür gibiyim. Son olarak VIP olmaktan bir kez daha gurur duyduğumu belirtmek istiyorum.

Feb 16, 2012

High Cut Magazin gururla sunar: "Chihiro'nun Haremi"

Kapılarını bir tek çingulara açan Kore'deki haremimin uzaktan görünüşü


İlk defa bu kadar kısa aralıklarla post hazırlıyorum. Lakin bundan oldukça mutluyum. “Harem” mimi blogger çinguları arasında oldukça popüler bu günlerde. Bana gelmesinden feci korktuğumu söylemiştim :P Neden, çünkü yapacağım eleme haremde çıkacak büyük çaplı bir kavgaya neden olacaktı diyerek iğrençleşmek istiyorum. Bu güzide mimi bana paslayan çingum selocannn'a sonsuz teşekkürlerimi ileterek sabırsızlıkla beklediğiniz o 10 delikanlıya yer vermeye başlıyorum.

PS. Ben haremimi hazırlarken farklı bir konsept kullandım. Yakışıklıların hepsi bana High Cut gibi bir ortamda siyah beyaz poz verdiler :D


1) Hyun Bin



Kalp ağrısı dediğimde aklıma gelen. Senelerdir oradan aşağıya bir sıra bile inmeyen. Binnie haremimin en kıymetlisidir. Gelip geçici değildir. O kadar çok şey öğrendim ki onu severken. Hala iki dizisine beni çok ağlatacağı için dokunamıyorum. Onun yerine fotoğraflarına bakmayı tercih ediyorum :P Gamzeleri yedi cihanı kasıp kavurmuştur. My Name is Kim Sam Soon’daki çelimsiz romantik yıllar sonra Secret Garden ile gönüllerimizi titretmiştir. Hepimizin de bildiği gibi o şimdi asker! 10 ay gibi zalim ve uzun bir zaman aralığından sonra kavuşacağız.


2) Lee Min Ho



Hakkında: “Bu çocuk hiç yakışıklı değil.” “Ay kürdan bacaklı, büyük suratlı.” “Bana bu çocuğun hiçbir şeyini izletemezsiniz, izlemeeem!” “Affedersiniz ama bu Jun Pyo dediğiniz Bülent Ersoy’un gençliği değil mi?” bile demişliğim vardır. Zihnimi resetledim. Bir silkindim ve kendime geldim. Kendisi için bunları dedikten sonra saatlerce güneş altında video hazırlayıp 2 ay amele gibi gezmişliğim de vardır. Dediğim lafları nadiren yer, yutarım. Maalesef bu adam hepsini bir bir yedirtti bana. Şimdiyse bana göre sevdiğine Goo Jun Pyo gibi değer veren bir adam daha yoktur. Onun kadar sevimli bir adam daha yoktur. Hepimizin ilki olacak, olmalıdır da :)


3) G-Dragon



Bilmenizi isterim ki şu yazıyı yazarken fonda 34594. kez Blue’ çalıyor. 45 saniyesiyle büyülendiğimiz bir sesin sahibidir kendisi. Bigbang’i keşfettiğim günlerde liderin T.O.P olacağını düşünürken amanın bu minyon adam da kimmiş dedim. Hep kamera arkası görüntüleri izleyerek aslında nasıl bir yapıya sahip olduğunu anlamaya çalıştım. Çünkü kliplerde, konser kayıtlarında neden ona lider dendiğini çok iyi anlamıştım. Görüntüleri izlerken fark ettiğim şuydu: O kocaman gülüşünde mükemmeliyet vardı bu adamın. Ne giyerse giysin, ne yaparsa yapsın bana asla beğenmeyeceğim şeyleri beğendirmesi, yüreğimin normalden 3 kat daha fazla çarpmasına neden oluyordu. Aslında oyunculuk okuduğunu ve asıl mesleğinin bu olduğunu öğrenmiştim. Kesinlikle oynamıyor, GD çok samimi ve o böyle farklıyken her zamankinden daha çekici.


4) Jung Yong Hwa



You’re Beautiful’daki Shin Woo’yu izlerken “bu çocuk bir harika ama keşke oyuncu olmasa” demiştim. Harcanan bir yüzü vardı sanki. Sonra geçen yıl Lee Min Ho’nun bir videosunun fon müziğine takıldım. Hemen video sahibine sordum bu şarkı da nedir ne tatlıdır diye. “Love Light” dedi. CN Blue diye bir gruba ait. O günden beri planladığım SNSD üyeleri katliamına Seohyun’dan başlamak istiyorum. Çok farklı bir sese ve buğulu bakışlara sahip. Dudak olayına hiç girmek istemiyorum. Zira kalan 7 kişiyi kısa kesmek zorunda kalabilirim.


5) Rain



Şimdi ne kadar konuşursam konuşayım bu fotoğraf size benden daha fazla şey anlatacak. Ben onu fark ettiğimde robotlu, tımarhaneli bir filmdi. Saçının üzerinde iki tane halkadan çatı yapmışlardı. Sevimliliğine ve ses tonuna hayran kalmıştım. Hala süper bir şarkıcı olmadığını düşünüyorum. Ama o tımarhane sakini şimdi böyle olmuşsa bizim suçumuz ne?


6) Micky Yoo Chun



Dong Bang Shin Ki. Doğunun yükselen tanrılarından, en soğuk görünümlü en hoş ve içten gülüşe sahip olanı. Uzun saçın yakıştığı nadir Koreliler’den. JYJ’i iyiden iyiye benimseye başladığım şu günlerde aslında bu adamın beni Sungkyunkwan Scandal’daki rolüyle feth ettiğini söylemek isterim. Ben dramalardaki o soğuk görünümlü adamın takipçisiyim. Kötü adam bile olsa böyle adamları seviyorum. O kötü değildi ama son ana kadar aşkını belli etmeden bir köşede bekledi. Chunnie, bugünlerde “Micky Christmas” videonu izleyerek ağlıyorum. Ama gülmekten tabii. Haremime hoşgeldin, iyi ki geldin.


7) Jung Il Woo



Bizim Minoz ailesinin kayınbiraderi olur kendisi. 2 numaralı harem üyesinin gerçek hayattaki kadim dostuyken benim ruh bekçim, çiçek çocuğum oldu. Daha önce birkaç yerde silik rollerine rastladığım bu adam, 49 Gün’deki o dünyanın en dokunaklı vedasını yaptığı dakika benim haremimin baştacı oldu. Çok çekici buluyorum kendisini. Ama itiraf edeyim mısır püskülü saçlarını değil düz siyah saçlarını seviyorum. Ya da her halini mi seviyorum acaba? Mecnun’a bağlamadan bitireyim en iyisi.


8) Hero Jae Joong



Aman da aman kimler gelmiş? Yakın dostlarım bugünlerde beni dikkatle takip ediyorlar. Acaba bu kız sessizliğini bozup ne zaman “CECUUUUUNG” diye bağıracak diye. Malumunuz kendisiyle çok samimi birkaç anımız oldu. O günden sonra kendime gelebilmiş miyim, bence gelmişim. O anların etkisi elbette oldu ama Jae Joong listeme “Heaven’s Postman”deki utangaç postacı rolüyle girdi. Jisung olmasaydı belki “Protect the Boss”ta da kalbime girecekti. Ama keşke önceden daha çok dikkatimi verseydim sana. Hatta sadece seni değil JYJ’i ihmal etmeseydim. Hep söylerim zamanında ben böyle büyük bir VIP olmasaydım, kesinlikle Cassiopeia olurdum. Neyse ki JJ artık haremimdesin, şimdi usluca otur bakalım. Güzel günler bizi bekliyor :D


9) Song Joong Ki



“Hayır kız değil!” Joong Ki’yi kime göstersem istisnasız hemen ardından bu cümleyi söylemem gerekiyor. Aslında Kore’deki birçok ünlü için bu savunmayı ve benzerlerini yapmak zorunda kalıyoruz. Hayır bu adam bir kız kadar güzel olabilir, ama değil. Sungkyunkwan Scandal izlerken her bölüm çıksın daha çok sahnesi olsun diye arkadaşımla yerimizde duramamıştık. Son bölümlere doğru “vay be! İşte bu adamla evlenilir” diye ekrana bakakaldığımızı hatırlıyorum. Yüzü ve özellikle çene yapısı en güzel bayan Koreli’den daha düzgün ve kusursuz. Hiç yaşlanmayacak olması beni bazen delirtse de seviyorum bu adamı. Hep gülsün ya da hep öyle imalı mimiklerle bizi eritsin. Yaşlanmayacak derken ufak bir ayrıntı: kendisi 85 doğumlu ve ondan küçük olmama rağmen benden en az 5 yaş daha genç duruyor!! :P


10) Gong Yoo



Birçok çingunun hareminde gururla salınan Gong Yoo, ahjussi olmaya doğru ilerlerken yıllanmış şarap kavramının ne demek olduğunu bize çok iyi anlatıyor. Coffee Prince’ın yanlış anlaşılmalara kurban gitmiş beyefendisi yine aynı dizideki kumsal sahnesiyle benim haremime girmişti. Bu adam tam olarak anlam veremediğim ama izlemekten feci keyif aldığım bir ifadeye sahip. Gülerken bile ağlayacakmış ya da sana yalvarırmış gibi bakıyor. Finding Mr. Destiny’de canlandırdığı karakter tam bir Gong Yoo olabilir. Feci benimsemiştim ve çok yakıştırmıştım. Gerçek hayatta da öyle olmasını diliyorum. Son olarak onu The Crucible ile izledim ve filmin ismini yazarken bile yutkunmakta zorluk çekiyorum. Neden böyle bir adama 10. sırada yer verdin derseniz, gençlerin önünü açmak istediğimi söylerim. Asıl sebebi ise onu bunca güzellik arasında koyacak yer bulamamam.


İşte benim haremim de böylee. Paslayacak çingu kalmadı mı, yoksa mimlenmenin verdiği acemilikle ben mi unuttum bilmiyorum ama bu seferlik mazur görün :) Şimdi aldığım bir habere göre yer vermeyerek onlara haksızlık ettiğimi düşünen Min Woo, Lee Joon, Ki Tae Young üzüntülerinden bir köşeye çekilmiş, ağlıyorlarmış. Bir başka hareme beybiler diyorum ve yazımı sonlandırıyorum.

Görüşmek üzere, hoşçakalın ^^


Dikkat dikkat güncelleme! Son dakika güncellemesi olarak bu mimi sevgili Mirune'ye de paslıyorum. Çünkü onun haremini çok merak ediyorum :D

Feb 14, 2012

14 Şubat hayatımın en yoğun günüydü...



14 Şubat!

Hayatımın en özel günlerinden biridir. Bugün yine geç kalktım. Güzel bir kahvaltı ettikten sonra gün boyu meşgul olacağım işlerime odaklandım. Hemen indirdiğim dizinin kalan bölümlerini izlemeye koyuldum. Yeni açtığım cipsimden bir parça kopardım. Asidi bol kolamdan büyük bir yudum aldım. O kadar mutluydum ki, ne güzel bir gündü. Pencereden içeri dolan nemli ve puslu hava dahi beni mutsuz edemedi. Yaklaşık 4 saatimi bu şekilde geçirdikten sonra yemek vakti gelmişti. Kahvaltıdan birkaç saat sonra yenilen akşam yemeği kadar tatlı bir şey yoktur. Anneciğimin yanağından bir makas alıp sofraya oturduktan sonra heyecanla yemeğimi bitirdim. Şimdi sırada beni ne bekliyordu bu koşuşturmanın içerisinde?



Ah tabii ki, MSN’e girdim. Dünden söz verilen bir toplantı vardı. Derhal görevime odaklandım ve çingularla ciddi bir Bigbang Story toplantısı yaptık. Toplantıyı çok uzatmadan bitirmek zorunda kaldık. E ne de olsa hepimiz meşgul insanlardık. İnsanların yapacağı önemli işleri vardır. Aslında birinden gül alıp el ele dolaşmayı aklımdan geçirmedim değil. Fakat düşünsenize şu yoğun program sizde olsa ne yapardınız? Hiç vaktim yoktu buna ayıracak. Kısacası bugünü layıkıyla bitirmiş olmanın sevinci içerisindeyim. Bu yazım da gününü benim gibi geçiren tüm sevgi dolu bloggerlara armağan olsun.


Hoşçakalın ^^