Herkese heyecanlı bir merhaba!
Heyecanlı diyorum çünkü yaklaşık 14 saat önce beni hayallerime fazlasıyla yaklaştıracak bir adım attım. Peki neydi bu adım?
Tarihi net hatırlayamasam da; sanırım Mart ayının ortalarına doğru, forumlardan birinde MOFAT ve Arirang TV'nin beraber düzenlemiş olduğu bir yarışma gördüm. "I Love Korea, Because..." adında bir yarışmaydı bu. Şartları şöyleydi: Kore'yi neden sevdiğimizi anlatan maksimum 3 dakika uzunluğunda bir video hazırlayacak, Youtube'a yükleyecek ve daha sonrasında bu videoyu MOFAT'a ulaştıracaktık:
Hiç abartmıyorum bu haberi duyduğumda hayatta böylesine umutlandığım nadir anlardan birini daha yaşadım. Kendime inanıyor ve güveniyordum. Hemen kağıt kalemi elime aldım ve yazmaya başladım: NELER YAPABİLİRDİM?
Öncelikle yakın dostlarımı aradım. Haberi onlarla paylaştım. Geceler boyunca telefonda senaryo planlarını, çekim aşamalarını tartıştık. Tanıyanlar bilir, ben Kocaeli'de yaşıyorum. Açıkçası burada Kore'yi neden sevdiğimi anlatacak pek materyale sahip değiliz. Zamanla olacak belki ama şimdi yoktu en azından. Öyleyse tüm oklar bana en yakın ve en müsait yeri gösteriyordu: İSTANBUL!
Kore'yi neden sevdiğimi hem yıllardır edindiğim anılardan, hem de tarihi geçmişimizden ve tabii ki geleceğimizden bahsederek anlatabilirdim. Öncelikle yemeklerini tanıtmak istedim. Mart ayının sonuna kadar İstanbul'daki tüm Kore lokantalarını aradım. Hepsi yoğunluktan ve bunun mümkün olmayacağından bahsetti. Benim bir de Hanbok'a ihtiyacım olacaktı ki sadece 1 haftam kaldığı düşünülürse panik seviyemde gözle görülür bir artış olmaya başladı. Öncelikle bu süreçte yanımda bana maddi - manevi destek olan ailem, arkadaşlarım paniğimi fazlasıyla dindirebildiler. Eğer lokanta olmayacaksa Hanbok olur dedim. Çarşımızdaki yetenekli terzileri gezdim, dolaştım. Bana kısa sürede dikilebilecek en güzel Hanbok'u diktiler. Arkadaşımın annesi kenarlarını elleriyle dikti, işledi. Onlara sonsuz minnettarım :)
Hanbok işin içine girince Sultanahmet'e gitmek kaçınılmazdı. Giyip dolaşacağım uygun bir ortam bulduğumuza çok sevinmiştik. Elma dağıtma fikri ise kara kara düşündüğüm gecelerden birinde ortaya çıktı. Hanbok giyip elma dağıtmak Kore kültürünün muazzam bir sentezi olacaktı. Bu fikir için günler öncesinden heyecanlanmaya başlamıştım.
Tüm bunlar olurken ticari ilişkiler için konuşacağımız firmaları da araştırıyorduk. Neyse ki kuzenim Hyosung ile çalışıyordu. Onu arayıp durumdan bahsettim. Firma yetkilileri yardımcı olacaklarını söylediler. Ayrıca bu vesileyle firmadakilere kendimi sevdirdim. İdeallerimden bahsettim. Video yarışması farkında olmadan geleceğimi de şekillendirmeye başlamıştı :)
Kore Gazisi Sayın Turan Çökmez ve ben
Sürecin belki de en duygusal kısmı Muharip Gaziler Derneği ile olan görüşmelerimizdi. Telefonla arayıp randevu aldığımda beni son derece sıcak karşıladılar. Artık sadece bir an önce İstanbul'a gitmek kalmıştı. Nisan ayı geldiğinde son derece yoğun geçen İstanbul maceralarımıza da başladık. Bir öğleden sonra derneğin kapısını çaldık. Bizimle görüşecek olan Kore Gazisi: Turan Çökmez son derece tatlı ve samimi bir dedeydi. Bize savaşta aldığı yaralardan ve savaşın onda bıraktığı derin izlerden bahsetti. Biz onu gözlerimiz dolu dolu dinlerken bizimle paylaştığı enteresan bir anısı şaşırmamıza neden olacaktı. Ona"Kore'ye gitmekten, savaşmaktan hiç pişman oldunuz mu?" diye sorduğumuzda bize savaşta yaralanmasından hemen sonra küçük Koreli bir kızın ona verdiği kırmızı elmanın tüm acısını dindirdiğinden bahsetti. Elbette amcanın bizim Hanbok - elma projemizden haberi yoktu. Tamamen tesadüf olan bu anıyı kesinlikle videomuza koymaya karar verdik.
Gaziyle olan görüşmemizin ardından benim en heyecanlandığım kısıma gelmiştik. Sultanahmet'e doğru yola çıktığımızda elimde içi elma dolu koca bir sepet, üzerimde Hanbok vardı. Meraklı bakışlar altında Sultanahmet'te Koreli arayışımız başlamıştı. Ancak maalesef 2 saatlik serüvenimizde tek bir Koreli'ye denk gelememiştik. Umudumuzu kaybetmek üzereyken önceki gün Yenikapı'dan geçerken rastladığımız Kore lokantasına gitmeye karar verdik. Sonuçta mutlaka orada birileri olacaktı. Nitekim beklediğimiz gibi oldu. Bize sımsıcak bir karşılama yapan lokanta sahiplerine, Koreli misafirlere son derece minnettarım. Senaryomun tıkır tıkır işlemesinin verdiği rahatlığı size anlatamam. Videolar, fotoğraflar hepsi hazırdı. Artık sadece vize sınavlarımı atlattıktan sonra onları güzel bir şekilde birleştirmek kalmıştı.
Yarışmaya aday olduğum video
Sonunda iki gece önce sabahladım ve videoyu bitirebildim. Bence son derece amatör oldu ama duygularımı 3 dakikaya sığdırabilmemin zor olduğunu düşünürsek gayet iyi iş çıkardım diyebiliriz :) Şimdi sırada videoyu paylaşmak, daha çok paylaşmak var. Bu süreçte bana destek veren ve vermeye de devam eden tüm çingularıma teşekkürü bir borç bilirim.
Peki siz hayallerimi gerçekleştirmem için bana yardım etmeye, beni Kore'ye göndermeye ne dersiniz? Eğer bana destek olmak istiyorsanız videomu paylaşıp Youtube aracılığıyla beğeninizi ya da yorumlarınızı dile getirmeniz yeterli olacaktır.
Haydi öyleyse, beklediğiniz gibi artık o kelimeyi yazıp veda edebilirim:
FIGHTING!!! ^^